Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu`na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmesine ilişkin, “Bu bir hukuki karar değildir. Siyasetin istemi üzerine burada şekillendirilmiş bir karardır” dedi.
Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi, YSK Başkanı ile üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu`na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi ve TCK`nın 153`üncü maddesi uyarınca ‘siyasi yasak` hükmünü uyguladı. Hâkim, verdiği cezada takdir indirimi de yapmadı.
Kararın ardından adliye çıkışında konuşan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, davanın hukuk zeminde yürüyen bir dava olmadığını savundu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İmamoğlu arasında “ahmak” sözü üzerinden yaşanan süreci de anımsatan Tanrıkulu, şunları söyledi:
“HÂKİM, ÜSTLENDİĞİ GÖREVİ YERİNE GETİRDİ: Durumdan vazife çıkartan ve kendileriyle ilgili olmayan sözden dolayı da dönemin YSK Başkanı Sadi Güven`in 15 Kasım 2019 tarihinde sadece bir paragraflık bir dilekçeyle başvurusu var ama aradan 11 gün geçtikten sonra bu başvuruyu yapmış. Sözler kendisine karşı değil. YSK kararı yok. Diğer kurul üyelerinin haberi yok. Sonra, tam 2 yıl sonra İstanbul Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı`nın yazdığı iddianame ve açtığı dava var. Bütün bunlardan anlıyoruz ki bu dava, sonuçta Adalet ve Kalkınma Partisi`nin ve liderliğinin siyasi gündemine göre yargı eliyle açtıkları ve yürüttükleri bir dava ve bugün de çok açık kanıtlar olmasına rağmen, tanıklar dinlenmiş olmasına rağmen ve Türkiye`nin en saygın bilim insanlarının verdiği raporlar olmasına rağmen, savunmaya da yeterli süre verilmeden mahkeme, hâkim, üstlendiği görevi yerine getirdi. Sonuçta bir mahkumiyet kararı verdi. Takdir haklarının tümünü İmamoğlu`nun aleyhine kullandı.
SİYASİ YASAKLI ANLAMINA GELECEK HÜKÜM KURDU: Ceza Yasası`nın 53`üncü maddesini de takdiren ve aleyhe kullandı, siyasi yasaklı anlamına gelebilecek -ki onu gerekçeli kararda göreceğiz- hüküm kurdu. Tümünü Sayın İmamoğlu`nun aleyhine değerlendirdi, mevcut takdir haklarını da. Dolayısıyla bu bir hukuki karar değildir. Siyasetin istemi üzerine burada şekillendirilmiş bir karardır. Doğal yargıç ilkesine göre de yürüyen bir karar değildir. Çünkü bu davaya bakan, iddianameyi kabul eden yargıç, 4`üncü oturumdan sonra kendi istemi dışında ve süresi daha 2,5 yıl varken bu adliyeden alınmış ve Samsun`a gönderilmiştir. Onunla ilgili çıkan ve basına yansıyan kuliste, kendisine verilen talimatları yerine getirmediği ve mahkumiyet hükmü kurmayacağı yönündeydi. O hüküm neydi? Kendisinden istenen, ‘Ertelenme sınırları üstünde ceza ver, erteleme, siyasi yasaklı hâle gelsin`. Dolayısıyla bugünkü yargıç, bu talepleri ve işlemleri yerine getirdi. Bunların siyasi sonuçlarını hep beraber göreceğiz. Hukuki süreç de bundan sonra, İstanbul Kartal Bölge Adliye Mahkemesi`nde devam edecek. Hakaret davalarına bakan istinaf dairesi bellidir. Hemen Google`a girseniz bulursunuz. 125`inci maddeden tutuksuzdur, hatta yüzde 100`ü tutuksuzdur o kişilerin. Bu davanın kesinleşme süreci de olağan sürecinde mi işleyecek, olağan dışı koşullarda mı işleyecek, hep beraber göreceğiz."
Tanrıkulu, 2002 yılında siyasi yasaklı olan Recep Tayyip Erdoğan için anayasa değişikliğini anımsatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“2002`DE ANAYASA, ERDOĞAN MİLLETVEKİLİ OLSUN DİYE DEĞİŞTİRİLDİ: Sayın Erdoğan, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten, Anayasa`nın 83`üncü maddesi uyarınca da şiddet suçundan dolayı ceza aldı. Bu ceza kesinleşti. Kendisinin cezası infaz edildi. Çıktı, siyasi partisini kurdu. 3 Kasım seçimlerine girdi ama YSK, Sayın Erdoğan`ın 3 Kasım 2002 tarihinde aday olmasını engelledi, benzer, hatta daha ağır bir maddeden ceza aldığı için. Dolayısıyla partisi iktidar oldu 3 Kasım 2002 tarihinde, kendisi milletvekili, başbakan olamadı. Ama ne oldu? Dönemin CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal`ın önderliğinde CHP, bu siyasi yasağa karşı çıktı. Sayın Erdoğan için, `Partisi iktidar olmuşsa kendisi de milletvekili olmalıdır` dedi. Sonuçta, Siirt`teki bir seçim iptal edildi. Siirt`te seçimler yenilendi. 3 Kasım`da seçimler olmasına rağmen sadece aralık ayında bu anayasa, Sayın Erdoğan milletvekili olabilsin diye değiştirildi, Sayın Erdoğan için Anayasa`daki engel kaldırıldı. Şiddet kavramı Anayasa`dan çıkarıldı. Onun yerine ‘terör kavramı` eklendi ki o ceza ortadan kalksın.
SİYASİ RAKİBİNİ YARGI ELİYLE SİYASET DIŞINDA BIRAKMAYA ÇALIŞIYOR: Sayın Erdoğan, bu anayasa değişiklikten sonra iptal edilen seçimler sonrası Siirt`ten aday oldu, milletvekili oldu ve başbakan oldu. Aradan 20 yıl geçti. Şimdi kendisine siyaset yolunu açan, Anayasa`yı değiştirerek, -aslında CHP destek vermese Anayasa değişmeyecek ve Erdoğan da başbakan olmayacaktı- kendisine anayasa değişikliğiyle siyaset yolunu açan CHP`nin belediye başkanı, şimdi aynı yargı yöntemleriyle ve daha berbat bir biçimde, daha açık bir biçimde ve tamamen hukuku çiğneyerek siyasi rakibini yargı eliyle siyaset dışında bırakmaya çalışıyor. Sonuçta sandık her şeyin cevabıdır. 6 ay sonra sandık vardır. Dolayısıyla bu düzeni, demokrasi yoluyla, sandıkla değiştireceğiz. Hiç kimse endişe etmesin. Bu karar, bizim motivasyonumuzu, cesaretimizi ve mücadele azmimizi 10 kat daha artıracaktır ve sandıkla bu düzeni değiştireceğiz. Gerçek adaleti, bağımsız ve tarafsız hâle getireceğimiz yargı eliyle sağlayacağız.”