Türkiye Barolar Birliği (TBB)’nin, ülkemizdeki hukuk ve adalet alanlarındaki gelişmeleri değerlendirmek, sorunları ele almak ve çözüm önerileri sunmak amacıyla üç ayda bir düzenlediği bölge toplantısı, 11 Ağustos 2018 tarihinde Aydın Barosu’nun ev sahipliğinde Mersin Barosu Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz ile Ege ve Marmara Bölge baro başkanlarının katılımıyla Didim’de gerçekleşti.
Toplantının ortak sonuç bildirgesinde ülkemizde yaşanan ekonomik krizi değerlendiren baro başkanları; bir süper gücün emperyalist küstahlığı ile karşı karşıya bulunduğumuzu tespit ettiklerini belirtti. Baro başkanları, krizin aşılması için iktisaden yapılması gereken düzenlemeleri yeterli kılabilecek en önemli değişikliğin, “yapısal reform” başlığı altında “yargı reformu” olduğuna işaret etti. Baro Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz ise, bir an önce hukuk devleti ilkelerine dönülmesi gerektiğine vurgu yaparak, evrensel hukuk normlarının ülkede kalıcı ve uygulanabilir hale getirilmesi için yargı reformunun acilen yapılması gerektiğini savundu.
YEŞİLBOĞAZ, “KAMU AVUKATLARININ EK GÖSTERGESİ 3600’E YÜKSELTİLMELİ”
Ege ve Marmara Genişletilmiş Bölge Baro Başkanları Toplantısı’na Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Mersin Barosu Başkanımız Av. Bilgin Yeşilboğaz ile birlikte 22 baro başkanı katıldı. 6 gündem maddesinin yer aldığı toplantıda Mersin Baro Başkanımız Av. Bilgin Yeşilboğaz, kamu avukatlarının mali ve özlük hakları konusundaki sorunlarını gündeme taşıdı. Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan avukatların, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre 3000 olan ek göstergesinin, 3600 olarak düzenlenmesi konusunu toplantının gündemine taşıyan Mersin Baro Başkanımız Av. Bilgin Yeşilboğaz, kamuda görev yapan avukatların özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
"HUKUK DEVLETİ İLKELERİNE DÖNÜLMELİ"
Açıklamasında, bir an önce hukuk devleti ilkelerine dönülmesi gerektiğine vurgu yapan Mersin Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, evrensel hukuk normlarının ülkede kalıcı ve uygulanabilir hale getirilmesi için yargı reformunun acilen yapılması ve yargıya güvenin yeniden sağlanması için gerekli girişimlerin yapılması gerektiğini ifade ederek, “Bağımsız yargı reformunun, yargının güvenli hale gelmesinde savunmanın temel taşı olduğu Anayasada açıkça yer almalıdır” dedi.
Toplantının gündem maddeleri kapsamında; idare mahkemelerine hukuk fakültesi haricindeki fakültelerin mezunlarından hâkim ataması yapılması, süratle artan avukat sayısı ve staj sorunları, stajyer avukatların sorunları, mesleğe dair sorunların çözüm önerilerinin TBB aracılığı ile Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı’na sunularak, acil hususlarda çözüm bulunmaya çalışılması, bir kısım OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin yasayla düzenlenmesi nedeni ile OHAL düzenlemelerinin kalıcı hale gelmesi, baroların Cumhurbaşkanlığı kararnamesi (5 numaralı) ile denetlenmesi sorunu, ilgili ve gerekli ölçütlere uyulmaksızın keyfi olarak hâkim ve savcıların yerlerinin değiştirilmesi konuları ele alındı.
“EKONOMİK KRİZİN AŞILMASI İÇİN YARGI REFORMUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMALI”
Toplantının sonuç bildirgesinde ülkemizde yaşanan ekonomik krizi değerlendiren baro başkanları; bir süper gücün emperyalist küstahlığı ile karşı karşıya bulunduğumuzu tespit ettiklerini bildirdi. Bu aşamada, gelinen noktaya dair eleştirilerini saklı tutan baro başkanları, krizin aşılması için iktisaden yapılması gereken düzenlemeleri yeterli kılabilecek en önemli değişikliğin, “yapısal reform” başlığı altında “yargı reformu” olduğuna işaret ettiler. Yargının güvenilir olabilmesi, onun bağımsız ve tarafsız olması ile mümkün olabileceğini belirten Baro Başkanları, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı noktasında, sadece kendi yurttaşlarına değil, dünya kamuoyuna da güvence verilmedikçe, krizin aşılabilmesinin olası bulunmadığı kanısına vardı.
“REJİM DEĞİŞİKLİĞİ HUKUK DEVLETİ İDDİASINI YOK ETMİŞTİR”
Sonuç bildirgesinin devamında şu ifadelere yer verildi: “16 Nisan ve 24 Haziran süreçlerinin ihtiva ettiği “rejim değişikliği”, somut görüntü itibariyle hukuk devleti iddiasını yok etmiştir. Özellikle de, kuvvetler ayrılığının birliğe dönüştüğü bir düzlemde, devlet yönetiminde hukuk ağırlığı yitirilmiştir. Hukuk, krizlerin aşılmasının momentumudur. Onu krizin bir parçası ve nedeni olarak görüp gözetmek ve siyasal stratejilerin uygulama alanı olmaya yöneltmek, hukuk güvensizliği yaratacaktır ki, orada bunalım da kaçınılmaz olacaktır. Yürütmenin siyaseten ihtiyaç duyduğu zamanlarda, bizzat yürütme tarafından atananların tutuklama ve tahliye kararı verdiği bir düzlemde, kutsiyet atfettiğimiz pek çok değer tahrip olmaktadır. Başka ülkelerin başbakanlarının ülkemizi ziyaretlerinde, cezaevindeki yurttaşını alıp götürebildiği ortamlar, yargı sözcüğünün anlamını değiştiren uğraşlardır.
“KEYFİ OLARAK HÂKİM VE SAVCILARIN YERLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ İLE HUKUK GELİŞEMEZ, BÜYÜYEMEZ”
Yargı bileşenlerinden hâkim ve savcıların mesleğe kabulü ile başlayan, atama ve yer değiştirmelerinden disiplin soruşturmalarına kadar uzanan geniş bir açının güven vermediği atmosferde, hukuk gelişip serpilmez, yetişip büyümez. Laik eğitim düzeninden hızla uzaklaşılmış olması bu gerçekliğe eklemlenince, gelinen noktanın vahameti de büyümektedir. Nitekim, yüzden fazla hukuk fakültesinin yetersiz eğitimlerinin geleceği biçimlendirmesi olası ise, bu biçimlenmenin ideal olamayacağı son derece belirgindir. Son kez YÖK tarafından alınan karar ile üniversite tercihlerinde hukuk fakültelerinin ilk 190.000 düzeyine çıkartılmış olması da, geleceğin tahayyülü açısından iyimser olmayı güçleştirmektedir. Baro Başkanları, bir yargı reformuna olan ihtiyacı ifade etmeyi, bugün tarihe düşülen not olarak değerlendirmekte ve önemsemektedir.”
“OHAL’İN YARATTIĞI İNSAN HAKLARI İHLALİ, HUKUK GÜVENLİĞİNİN YENİDEN TESİSİ İLE AŞILABİLİR”
Ülkemizde 18 Temmuz 2018 tarihi itibariyle OHAL rejiminin sona ermiş olmasını değerlendiren Baro Başkanları, anayasaya aykırı olarak yapılan değişiklik ile OHAL’in 3 yıl süre ile uzatıldığını tespit ettiklerini ifade ederek, “Kamu görevlilerinin kovuşturmasız ve savunmasız olarak görevden alınması ve gözaltı sürelerinin anayasaya rağmen uzatılması, yeni dönemin hukuk algısını ortaya koymaktadır. OHAL sürecinin yarattığı insan hakları ihlallerinin aşılmasının, hukuk güvenliğinin yeniden tesisi ile mümkün olabileceği gözetilmemiştir. Keza, süreç içerisinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin düzenlemeleri de, anayasaya aykırı bir dizi değişiklik içermektedir.
İdare Mahkemelerine atanacak yargıçların hukukçu olması zorunluluğuna dair % 20’lik oranı kaldıran, herhangi bir fakülteden mezun olan herkesin hakim olmasının yolunu açan, bakan yardımcılarının Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargıda görev alabilmelerine olanak sağlayan düzenlemeler de aynı algının sonucudur” ifadesine yer verildi.
“HUKUK DEVLETİ İDEALİMİZ GERÇEKLEŞENE KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ”
Baro Başkanları, gerek içinde bulunduğumuzu koşulları ve gerekse geleceğe yönelik öngörülerinin süreçlerini değerlendirirken, avukatlık mesleğine ilişkin siyasal iktidar kaynaklı karşıtlığın süregeldiğini işaret ederek, “Avukatlar tarihsel süreçlerde, otoriterleşmenin en temel göstergelerinden birisinin, bu mesleğe yönelen saldırılar olduğunun bilincindedir. Sıkıyönetimler, DGM’ler, Özel Yetkili Mahkemeler, Sulh Ceza Hâkimlikleri ve OHAL süreçlerinden aldığımız derslerle uluslararası alandaki göstergeler, bu gerçekliği tüm çarpıcılığı ile ortaya koymaktadır. Ancak aynı göstergeler, olağanüstü dönemlerde avukatlara ve onların örgütü olan Barolara mücadeleyi dayatmaktadır. Baro Başkanları, bu süreçte de aynı yöntemi uygulamayı tarihsel bir görev olarak görmektedirler.” İfadesi yer aldı.
Hukuk Devleti ideallerinin gerçekleşene kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Baro Başkanları, içinde bulunduğumuz kritik dönemde avukatların mesleki sorunlarını geniş bir çerçevede tartışmış olmalarına karşın, bu kriz ortamında sorunları kamuoyu ile tartışmak yerine, çözüm önerileri konusunda vardıkları görüş birliğine dair kararlılıklarını vurguladı.