MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM’deki grup toplantısında konuştu. KKTC'de geçen pazar günü yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, “Kıbrıs’ta egemen eşitliğine dayalı iki devletli çözüme kapalı duran ve federasyon özlemlerine yeşil ışık yakan bir siyasi zihniyet ve iradenin, geçmişin acı ve ızdırap veren olayları tekrar canlandırma ihtimali yabana atılmaması gereken yakın bir tehdittir” dedi.
“Başkaları alınır veya gücenir diye, bazıları darılır veya küser endişesiyle, kimileri rahatsız ve huzursuz olur düşüncesiyle hakikatı haykıran dava ve şuur mihrabı olmaktan asla taviz vermeyeceğiz. Nitekim hakikatı arayan, hakikatı amaçlayan, hakikat üzerine hayat ve siyaset planlayan hiç kimse gürültüye kulak asmaz, ona buna pabuç bırakmaz" diyen Bahçeli, "Kıbrıs Türk’tür, Türk’ün öz vatanıdır, federasyon tez ve tekliflerinin geçerliliği ve geleceği kesinlikle yoktur. Kıbrıs milli davamızdır; muhterem ecdadımızın alın teri, göz nuru, gönül suru, hatıra ve hafıza yurdudur. Bu haklı ve hakikatli davadan geri dönüş katiyen yoktur" ifadelerini kullandı.
KKTC'de halkın 6’ıncı Cumhurbaşkanını seçmek üzere geçen pazar günü sandık başına gittiğini anımsatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçmen sayısının 218 bin 313 kişi olduğu bu seçimde katılım oranı yaklaşık yüzde 62,83 düzeyinde gerçekleşmiş, bu suretle Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Sayın Tufan Erhürman kullanılan oyların yüzde 62,80’nini alarak yeni cumhurbaşkanı seçilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne saygı, şükran ve takdirle anılacak hizmetleri geçen Sayın Ersin Tatar ise kullanılan oyların yüzde 35,77’sini alarak bu demokratik yarışta maalesef geride kalmıştır. Seçimlerin geçici sonuçları belli olur olmaz kamuoyuyla şu görüş ve değerlendirmemi paylaştım: 'KKTC'de yapılmış olan seçimin sonuçları çok az bir katılımla gerçekleşmiştir. Kıbrıs Türklüğünün kaderi bu katılımla temsil edilemeyecek durumdadır. Seçim sonucu, seçim kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi KKTC parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı almalıdır.'
"Cumhur İttifakı’nda çatlama, patlama, uçma, kaçma veya niyet okuyuculuğundan mülhem abuk sabuk ifadeler hükümsüz, itibarsız ve asılsızdır"
Bununla birlikte geride kalan haftada, KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde, 'Kıbrıs sorununa iki devletli çözüm' konulu öneri oy çokluğuyla kabul edilmişti. Cumhuriyet Meclisi’nin iradesi federasyon değil egemen eşitliğe dayanan iki devletli çözümün sağlanmasıdır. Anılan yaklaşımla bizim ortaya koyduğumuz görüş arasında esasta hiçbir fark yoktur.
Maşeri vicdana tercüman olan bu haklı tespit ve teklifimizin akabinde Cumhur İttifakı’nda çatı uçtu, vazo çatladı, anlaşmazlıklar sertleşti, görüş ayrılıkları ayyuka çıktı iddiaları ne kadar yaygın ve yoğun olsa da Türkiye’nin hak ettiği huzurlu, güvenli ve refah dolu günlere ulaşasıya kadar çatlama, patlama, uçma, kaçma veya niyet okuyuculuğundan mülhem abuk sabuk ifadeler hükümsüz, itibarsız ve asılsızdır. Fakat herkesin aklını başına alarak, Kıbrıs’taki seçimleri iyi okumasını, federalizme giden mayınlarla dolu güzergâhın ülkemize ve bölgemize nasıl yansıyacağını dikkatle tefsir etmesi halisane temennimdir. Meselenin demokratik haklarla ve sandığa saygıyla alakası hiç yoktur. Zira mesele vatan meselesidir, millet meselesidir, beka meselesidir, güvenlik meselesidir, onur ve şeref meselesidir. Kıbrıs’ta egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüme kapalı duran ve federasyon özlemlerine yeşil ışık yakan bir siyasi zihniyet ve iradenin geçmişin acı ve ıstırap veren olaylarını tekrar canlandırma ihtimali yabana atılamaması gereken yakın bir tehdittir. Kötümserler yalnızca tüneli görür. İyimserler tünelin sonundaki ışığı görür.
"Federasyona dümen kırmak demek Kıbrıs Türklüğünü asimilasyon çarkında israf etmek demektir"
Hakikat merceğinden bakanlar da hem tüneli, hem ışığı, hem de gelmesi muhtemel olan treni görür. Ada’da kalıcı, adil, sürdürülebilir barış ve huzurun sağlanması için egemen eşitlik temelinde iki devletli bir çözümün vasat ve varlık bulması kaçınılmazdır. Federasyona dümen kırmak demek Kıbrıs Türklüğünü asimilasyon çarkında israf etmek, milli ve hukuki kazanımları tırpanlamak demektir. Buna da hiç kimsenin, hiçbir siyaset önermesinin hakkı yoktur. Hatta bırakınız hakkı olup olmadığını, Kıbrıs Türklüğünün Türkiye Cumhuriyeti’yle ortak geleceğini darboğaza sokmanın ihanet ve cinayet olacağını bilmek ve görmek mutlak bir gerekliliktir. Güvenlik garantileriyle Kıbrıs’taki Türk askeri varlığını federasyon gevelemesiyle tartışmaya açmak için müsait zaman ve zemin kollayanların çabaları boşuna, hevesleri beyhudedir. Tarihi ve milli bir hakikatin hile ve hıyanetle, dış bağlantılı ayak oyunlarıyla, Rumlara şirinlik yapan ucuz numaralarla tahribi diye bir şey söz konusu dahi edilemeyecektir. Bunun önündeki aşılamayacak bariyer tarihtir, çekilen acılardır, Türk milletinin egemen ve hükümran mazisidir. Kıbrıs bir adadan çok daha ötesidir. Kıbrıs Doğu Akdeniz’deki sancak, Türk milletinin can damarı, Türk istiklal ve varoluş ruhunun siyasi, stratejik ve jeopolitik misyonudur. Kıbrıs’ın güvenliği ve geleceği Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik ve geleceğiyle bir ve aynıdır. Bu kapsamda Kıbrıs Türk’tür, hep de böyle kalacaktır. Herkes aklını başına devşirip hesabını buna göre yapmalıdır. Kıbrıs, rahmetle andığım şehitlerimizin emaneti, Allah’tan uzun ömürler dilediğim gazi ve mücahitlerin, bunun yanında Türk Mukavemet Teşkilatı’nın, kurucu Cumhurbaşkanı Merhum Rauf Denktaş’ın, Merhum Fazıl Küçük'ün, elbette Kıbrıslı Türklerin aziz yadigarı, namus timsalidir. Tekraren ifade etmek gerekirse; 'KKTC parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı almalıdır.' "
"Biz Kıbrıs denildi mi akan suları durduruyoruz"
Devlet Bahçeli, 3 Ekim 2017 tarihli Meclis grup toplantısında, “O zaman geldiğinde, şartlar oluştuğunda, tarih coğrafyaya dar geldiğinde Misak-ı Milli uyanacak; 81 Düzce’den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır" ifadelerini kullandığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Bu görüş ve hedefimize sonuna kadar bağlı olmak kaydıyla, durumun aciliyetine binaen, şimdilik kısmi bir revize yaparak diyeceğim şudur: 81 Düzce’den sonra 82’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olması artık hayat memat konusu haline gelmiştir. Kıbrıs Türklüğünün arasına yuvalanan mandacı ve teslimiyetçi kimi EOKA ve ENOSİS muhipleri şahsımı ve partimizi hedef alarak, 'Size ne sonuçlardan, sizi ne ilgilendiriyor' demek suretiyle ağız ve ahlak bozukluğunda seviyesiz ve dibe batan bir evreye geçmişlerdir. Bu gafiller iyi dinlesin; nasıl olsa Beşparmak Dağları’nda dökülen kanlar sizin değil. Nasıl olsa Akdeniz’de yankılanan çığlıklar sizden çıkmadı. Nasıl olsa gelene ağam gidene paşam demeye alışkınsınız. Hamdolsun, tarihsel hafızada taşıdığımız vatan topraklarıyla bağımızı ve ilgimizi manen, fikren ve hassaten hiç kesmedik. Çünkü biz Kıbrıs’a bakınca vatan görüyoruz. Çünkü biz Kıbrıs denildi mi akan suları durduruyoruz. Çünkü biz Kıbrıs gündeme geldi mi 1571’den itibaren Türk milletinin hakimiyet, haysiyet, asalet ve adaletiyle sivrildiğini anlıyor, anlatıyor, bununla da övünüyoruz. Kıbrıs’taki seçimlerden size ne diyenler kimin kundağına sarıldı, kimlerin beşiğinde sallandı bilememem, ama biz vatanı namus bilen, Kıbrıs’ı da namus addeden soylu bir duruşun, sorumlu bir duyuşun bıçkın ve ülkücü seslenişiyiz. Bu seslenişin inanmış müellif ve müteyakkız neferleri olmayı da bihakkın ve nesiller boyunca sürdüreceğiz."