Okunma : 358
Tarih : 22.09.2025
E-Mail : mehmed.ok33@gmail.com
Mehmet OK
Türkiye Adım Adım Muhalefetsiz Bir Rejime mi Gidiyor?
İktidar muhalefeti devre dışı bırakarak yeni rejimi mi inşa ediyor?
Son yıllarda Türkiye siyasetinde yaşanan gelişmeler, sadece günlük siyasi çekişmelerin değil, daha derin bir sistem dönüşümünün habercisi. Çünkü mesele sadece iktidarın kimde olduğu değil; muhalefetin var olup olamayacağı bir rejimin sınırları çiziliyor.
Muhalefetin Varlık Hakkı Sorgulanıyor. Türkiye tarihinde muhalefet her zaman baskı gördü. Ancak bugün yaşananlar basit bir siyasi rekabet değil, kurumsal bir tasfiye süreci. Artık hedef, muhalefeti yalnızca zayıflatmak değil; sistemin dışına itmek. Bu, “otoriterleşme” sürecinden çok daha derin bir kopuşa işaret ediyor.
Bu dönüşümün işaretleri açık: - Seçilmiş belediyelere sistematik kayyum atamaları: Yerel yönetimlerde halkın tercihi yok sayılıyor, idari vesayet geri dönüyor. - Ana muhalefet liderlerine ve parti kadrolarına yargı baskısı: Hukuk, siyasi mühendisliğin aracı haline getiriliyor. - TBMM’nin işlevsizleşmesi: Meclis, yasa yapmaktan çok, yürütmenin kararlarını onaylayan bir yapıya dönüşüyor. - Medyanın tek sesli hale gelmesi: Farklı sesler ya susturuluyor, ya da kriminalize ediliyor. - Sivil toplumun, akademinin ve ifade özgürlüğünün daraltılması: Toplumun denetim mekanizmaları felç ediliyor.
Bu gelişmelerin ortak noktası, muhalefetin siyasal varlığının sistematik biçimde tasfiye edilmeye çalışılmasıdır.
Sandık Var, Seçim Var Ama Demokrasi Yok İktidar, açıkça “sandık yok” demiyor. Aksine, sandık hala var ama anlamı hızla boşaltılıyor. Buna literatürde “seçimli otoriterlik” ya da “sandıklı otokrasi” deniyor.
Seçim olacak, ama: - Medya tek sesli olacak, muhalefet kendini ifade edemeyecek, - Bazı adaylar yargı yoluyla engellenecek, hatta mahkum edilecek, - Sandık güvenliği zedelenecek, tutanaklar tartışmalı hale gelecek, - Seçim sonrası kazananlar görevden alınabilecek, kayyum atanabilecek, -Ve sonuçlar, kamuoyu nezdinde meşruiyet krizi yaratacak biçimde yönetilecek.
Bu tablo bize şunu söylüyor: Türkiye, sandığın sadece bir vitrin olduğu, muhalefetin yasal ama etkisiz hale getirildiği bir rejime doğru sürükleniyor.
Bu Bir “İktidar Kalma” Çabası Değil, Rejim Dönüşümü Bugün yaşananlar, sadece siyasi pozisyonunu korumaya çalışan bir iktidarın mücadelesi değil. Bu, daha derin ve yapısal bir amaç taşıyor: Rejimi yeniden kurmak muhalefetsiz, denetimsiz, hesap vermez bir yapı inşa etmek. Kurulmak istenen düzenin üç temel özelliği var: - Muhalefetsiz bir siyaset: Eleştirel seslerin sistemin dışına itildiği bir model. - Sandığın göstermelik hale geldiği bir demokrasi: Seçim yapılır ama seçim kazanılamaz. - Yargının yürütmeye bağlı olduğu bir devlet: Bağımsız kurumlar değil, sadakat temelli atanmışlar yönetimi belirler.
Bu bir “geçici baskı dönemi” değil. Bu, kalıcı bir otoriter rejim inşasıdır.
Unutulmamalıdır ki: Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir ama sandık olmadan da demokrasi olmaz. Muhalefet susturulduğunda, sadece partiler değil; hepimiz sessizleştirilmiş oluruz.