Bu ülkede artık her yeni iddianame, adaletin mi yoksa bir hesaplaşmanın mı aracı olduğu sorusunu yeniden sorduruyor. Son dönemde açılan bazı davalarda öyle iddialar, öyle beyanlar “delil” olarak sunuluyor ki, insanın hukuka, devlete ve yargıya olan inancı yerle bir oluyor.
Açık konuşalım:
Eğer bir iddianame, somut ve nesnel deliller yerine, iftira olduğu iddia edilen kişisel beyanlara dayanıyorsa, ortada bir yargı süreci yoktur. Bu, bir senaryonun sahnelendiği bir kurguya dönüşür.
Hukukun sahne olduğu bir tiyatroda, gerçekler değil, roller konuşur.
Bugün geldiğimiz nokta ne yazık ki budur.
Örgüt liderliğiyle suçlanan isimlerin, belirsiz zamanlarda ve ortamlarda verdikleri, içeriği çelişkili veya maddi delilden yoksun “itiraflar” üzerinden insanlar suçlanıyor. Bu sözde ifadeler başka hiçbir somut kanıtla desteklenmiyor.
Ama birilerine bu kadarı yetiyor.
Neden mi?
Çünkü amaç adalet değil. Amaç, muhalif olanı, rahatsız edeni, sorgulayanı susturmak.
Bu, sadece birkaç kişinin davası değildir. Bu, artık hukuk devletinin varlığı ile yokluğu arasındaki ince çizgidir. Bugün bir başkası hakkında iftiraya dayalı bir iddianameye sessiz kalanlar, yarın aynı çarkın içine düşebilir.
Çünkü hukukun çürüdüğü bir düzende hiç kimse güvende değildir.
Daha da vahimi, bu iddianamelerin zayıf, hatta temelsiz olduğuna dair kamuoyunda ciddi bir kanaat oluşmuş durumda. İnsanlar artık “adalet yerini bulur” demiyor; “kurban kimse, o yanar” diyor.
Bu sessiz çığlık, bir ülke için en tehlikeli eşiğe işaret eder:
Toplumsal meşruiyetini yitirmiş bir yargı.
İşte bu yüzden bu iddianameler yalnızca bireyleri hedef almıyor. Bu süreç, doğrudan ülkenin hukuk düzenini, iç barışını ve uluslararası itibarını da hedef alıyor. İçeriden kurgulanmış bir kumpasla, dışarıda nasıl göründüğümüz kimsenin umurunda değil gibi.
Oysa yargıya güvenin olmadığı bir ülkeye ne yatırım gelir, ne istikrar, ne de saygınlık.
Şimdi herkesin önünde iki yol var:
Ya susulacak, olan bitene göz yumulacak ve “bana dokunmasın” konforuyla yaşanmaya devam edilecek.
Ya da hukuk, adalet ve vicdan adına ayağa kalkılacak.
Çünkü bu gidiş, gidiş değil.
Çünkü iftirayla adalet olmaz.