GEÇ YAZILMIŞ BİR YAZI
  Geçen hafta, en çok konuşulan kişi "Tümamiral Sayın Cihat Yaycı" olduğu yazıma, kendisi ile ilgili birkaç bilgi aktararak  başlamak istiyorum.
  "Tümamiral Cihat Yaycı kimdir?" diye sorsanız, ilk yanıtım "Bilmiyorum" olur ama buna karşın, gazeteci yazar İsmail Saymaz'ın katıldığı bir televizyon kanalının canlı yayınında dinlediğim birkaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
  Gazeteci yazar İsmai Saymaz, özetle şöyle dedi:
  "Libya ile deniz komşuluğumuzu sağlayan ve Ege'deki adaların Yunanistan tarafından işgal edilmesini gündeme getiren kişi.
  Fetüllahçı Terör Örgütü(FETÖ) ile bağlantısı olduğuna dair, bir haber ve bilgi yok ama kayın biraderi FETÖ'den tutuklu.
  Ergenekon ve Balyoz kumpası ile ilgili hedef seçildiğini gösteren herhangi bir haber yok.
  Fetometre ile birçok kişiyi tespit ediyor. Bu tespitten sonra 900 civarında itirafçı çıkıyor. 600 civarında da sivil imam belirleniyor.
  Aydınlık Gazetesi, bir dönem FETÖ'cü olduğunu yazmış ama FETÖ'ye karşı mücadele ettiğini yazanlar var. Ayrıca, Tümamiral Cihat Yaycı; FETÖ'nün uygulamalarını,  haksız fişlemeler olduğu için hukuksuz buluyor.
  Kendisi istifa ettiği için; FETÖ seviniyor, Yunanistan seviniyor.
  Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bir dönem kendisinden isim vererek övgüyle söz ediyor.
  O nedenle, Tümamiral Sayın Cihat Yaycı hakkında görüş bildirmek için acele etmemek gerekiyor.(Sayın İsmail Saymaz'ın söyledikleri, "üç aşağı, beş yukarı" aynen böyle)
  Bu konuyu burada kapattıktan sonra, geçen haftanın en çok konuşulan konusuna da değinmek istiyorum.
  Devletin televizyonu tarafından yapılan "19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı" gafından sonra; o gafı yapanlar hakkında -bana göre- gerekli soruşturma yapılmadığına inandığım için köşe yazarlığını bırakmayı bile düşündüm. O nedenle, bir süre yazmadım.
  Ancak, hem okurlarımdan hem de arkadaş-dost çevremden "Neden yazmaz oldun?" sorusu sorulmaya başlanınca yeniden yazmaya karar verdim.
  Gaf iklimine uyarak, önce "Şeker Bayramında, kurban kestiniz mi?" başlıklı bir yazı yazmayı düşünsem de, daha sonra "Din gibi önemli bir konuda, öyle bir espri yapılmasını şık bulmadığım" için vazgeçtim.
  Aslında ben, "19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı" diyenleri, hiç yadırgamıyorum ve -büyük bir çoğunluğun yaptığı gibi- kınamıyorum. 19 Mayıs olmasaydı, Cumhuriyet Bayramı da olmazdı çünkü.
  Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma özelliğimiz başta olmak üzere; değerlerimizin ve değer yargılarımızın, her geçen gün biraz daha yok olduğu bir süreçten geçerken "19'u, 29" "Mayıs'ı Ekim" olarak anlamak da, çok zor olmasa gerek.
  Bu nedenle, bir gün birileri çıkıp "23 Nisan 1920" tarihini de daha uyumlu olsun diye "23 Nisan 1923" olarak dile getirirse "Bir başkadır benim memleketim" sözü, aklıma geleceği için asla şaşırmam, hatta şaşıramam.
  Esprisi bile hoş olmuyor değil mi?
  Hiçbir yayın organında ve özellikle devletin televizyonunda, bundan sonra buna benzer gafların olmaması dileğiyle; 19 Mayıs, Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında, Atatürk resmini -sehven- ters asan üniversite ve belediye görevlilerini de kınıyorum.