ORTAK BİR SES OLABİLSEK
  Son günlerde "Deniz Salyası" diye çok büyük bir sorunumuz olduğu halde biz -nedense- bilim insanlarının bu konu üzerinde araştırma yaparak çözüm yolları üretmesi için zemin hazırlamak yerine "Her kafadan bir ses çıkarma" eylemi yapıyoruz.
  Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Denizi'ndeki deniz salyasının en büyük nedeni gösterilen -arıtılmayan atık sular ve fabrika zehirleriyle kirletilmiş- Ergene Nehri ile ilgili olarak "Ergene kıyısındaki belediyeler, Cumhuriyet Halk Partili" demiş.
  Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri de "2011 yılında, Balıkesir milletvekilimiz Namık Havutça, 2016 yılında da Kocaeli milletvekilimiz Fatma Kaplan Hürriyet tarafından verilen Meclis Araştırma Önergeleri kabul edilseydi ve gereken önlemler alınsaydı salya olayı olmazdı" demiş.
  Birkaç gün önce, tüm partiler "Deniz Salyası ile ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulması" için anlaştığı halde; sorunun, tez zamanda çözülmesi için neler yapılmasını araştırmak yerine sorunu, polemik konusu yapan herkesi  kınıyorum.
  Bu durumda bile siyasi rant peşinde olmak, en hafif deyimiyle "ayıptır" çünkü.
  Kaldı ki, bu sorun -daha önce de dikkat çektiğim gibi- "Alınması gereken önlemleri bir an önce belirleyip uygulamaya başla(ya)mazsak salya, önümüzdeki günlerde; Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz'de de ortaya çıkacak. Salyanın artışını, durdurup yok edemezsek de, Koronavirüsvari bir tehlike olarak ülkemizi -belki de tüm Dünya'yı-  tehdit edecek.
 O nedenle ben, "Bir an önce hepimizin ortak bir tavrı olmalı ve ortak bir sesimiz çıkmalı" diye düşünüyorum ama fazla bir umudum kalmıyor.
  Neden mi?
  Önceki gün İstanbul'da, fazla şiddetli olmayan bir deprem oldu. Daha önce, İzmir Depreminde olduğu gibi devletin 2 önemli kurumunun verdiği bilgi birbiri ile uyuşmuyor. Deprem; AFAD'a göre "7.6 kilometre derinlikte ve 3.9 şiddetinde" Kandilli'ye göre "15.1 kilometre  derinlikte ve 4.2 şiddetinde" oldu çünkü.
  O nedenle; depremin şiddeti ve oluştuğu derinlik konusunda, aynı bilgiyi açıkla(ya)mayan 2 devlet kurumumuz varken, deniz salyası ile ilgili açıklamalar konusunda anlaşamayan politikacıları fazla yadırgamamak gerek bence.
  Birkaç gün önce -ülkede karışıklık çıkarmaya yönelik olduğunu, ortaokul çocuklarının bile tahmin edebileceği- HDP İzmir İl Binasına yapılan saldırı ile ilgili bile ortak bir tavır sergileyip aynı tepkiyi gösteremediğimizi de düşününce -sanırım- hiçbir şeyi yadırgamamak gerekiyor.
  Oysa; bu tür olaylar karşısında, ortak bir tavır sergileyip ortak bir ses çıkarmamız gerekir. Bunu yapamazsak, o saldırıda -o gün, hasta olan annesinin yerine çalışmaya gittiği için- öldürülen gencecik bir kızın kanı yerde kalır çünkü.
  Bana göre; saldırıyı düzenleyen kişinin tutuklanması, yerinde ve doğru bir karar olmakla birlikte -o kişinin, HDP İl Başkanlığının üst katındaki dil kursuna yazılmış olması ve saldırı girişiminden önce olay yerine, neredeyse elini kolunu sallayarak gelmesi nedeniyle- "Keşke, gözaltı süresi biraz daha uzatılarak -varsa- örgütsel bağlantılar ortaya çıkarılsaydı" demeden edemiyorum.
  Tutuklama gerçekleştiği için -şu anda- olayın, mahkeme sürecinde aydınlatılmasını dilemekten ve beklemekten başka yapacak bir şey kalmıyor.
  Bekleyip görelim bakalım.