CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. “İBB borsası” ve sahte diploma skandalına değinen Emir, şöyle konuştu:
“Eğer bu Mehmet Yıldırım denen kişi gerçekten nüfus ticareti yapmak suçundan gözaltına alındıysa böyle bir suçu varsa o halde savcılık bu kişinin hakimler ve savcılar üzerinde nüfuzu olduğunu kabul etmiş oluyor. Yargıtay kararları var elimizde, onlarca. Yargıtay kararı diyor ki, nüfuz ticareti suçunu işleyebilmeniz için ilgili kişiler üzerinde nüfuzunuzun olması lazım diyor. Zaten aklın, mantığın doğal sonucu bu. Nüfuz sahibi olmayıp mağdura böyle bir yalan söyleyerek menfaat temin eden kişinin suçu dolandırıcılık oluyor. Yani savcılık nüfuz ticareti değil de dolandırıcılık suçundan gözaltına alsaydı, bir mantık olabilirdi. Ama savcılık nüfuz ticareti diyerek aslında ‘ak torosların’ temsil ettiği aklın, Çağlayan’daki bir kısım yargı erbabının, bir şekliyle bu Mehmet Yıldırım’ın üzerinde nüfuzu olduğunu, daha doğrusu Mehmet Yıldırım’ın bunlar üzerinde nüfuzu olduğunu kabul etmiş oldu. Bu tam bir skandaldır.
İBB soruşturmasındakilerin talimatla görev yaptığını biliyoruz. Talimatla İmamoğlu’nu, bizim arkadaşlarımızı cezaevine koymak için hukuku altüst ettiklerini biliyoruz ama onların hepsine birden rüşvetçi falan demiyoruz. Tam da bu nedenle bu savcıların da bu hakimlerin de ‘Yargılayın kardeşim’ demesi lazım. Nereye gidiyorsa gitsin, bizim çalıştığımız bir adliyede, bizim yan odamızda bizi de töhmet altında bırakacak kadar bir hakim, savcı, böylesine bir suç örgütüyle, nüfuz ticaretiyle para alıp vererek adaleti eğer pazara düşürmüşse ‘yargılayın’ demesi lazım. Biz bunu bekliyoruz.
“Sen de biliyorsun Akın Gürlek’in alt üst ettiğini adaleti”
Bir kişi var, asıl bu işlerden sorumlu olan kişi. Yılmaz Tunç, Adalet Bakanı. Ne yapıyor? Ne yapıyor? Hiçbir şey. Koca bir sıfır. Bize meydan okuyor, ‘Başvurun, HSK’ya başvurun’. Evet, başvuruyoruz, merak etmeyin. Ama bizim başvurumuzdan öte senin harekete geçmiş olman gerekmiyor muydu? Sen Adalet Bakanı değil misin? Sen HSK’nın başkanı değil misin? Sen niye harekete geçmedin? Niye bu delillerin peşinden koşmadın? Niye senin savcıların gereğini yapmadılar da Genel Başkanımız söyleyene kadar kulaklarının altına yattın, niye? Çünkü umurunda değil. Çünkü borçlusun. FETÖ’ye borçlusun. Kardeşin, bilirsin sen onu, bin 464 kere ByLock kullanmış, konuştuğu kişilerden 166 tanesi FETÖ’cülükten hüküm giymiş, bu arkadaş etkin pişmanlıktan yararlanarak tekrar serbest kalmış. Şimdi nerede? Bir hukuk bürosunda çok da iyi para kazanan bir hukuk bürosunda görev yapıyor. Onu aklayan başsavcı vekili şimdi nerede? Adalet Bakan Yardımcısı. İşte sen o yüzden susarsın, beklersin, sinersin Sayın Yılmaz Tunç. Başka bir şey yapamazsın. Oysa sen de biliyorsun Akın Gürlek’in altüst ettiğini adaleti, sen de biliyorsun Çağlayan Adliyesi’nde dönen dolapları.
“İmamoğlu’nun avukatı olmayı da suç saydılar”
Üç Mehmet var. İkisi avukat. Birinci Mehmet, Mehmet Pehlivan. Suçu İmamoğlu’nun avukatı olmak. Çağırıyorlar, bir iftiracı var, çağırıyorlar, hemen görev biliyor, adliyeye gidiyor, ifadesini verecek. İfade sırasında gözaltı işlemi gerçekleştiriliyor. Suçu ne? Avukatlık mesleğini yapmak. Savunmayı hapse attılar. Savunmayı demir parmaklıkların arkasına koydular. İmamoğlu’nun avukatı olmayı da suç saydılar. Mehmet Pehlivan hala avukat olduğu için Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Adalet Bakanı olduğu Türkiye’de şu anda cezaevinde.
İkinci Mehmet, işte bu Mehmet Yıldırım. Adliye’de cirit atıyor, savcılarla iletişim halinde, bir kısmıyla, kiminle olduğunu çok iyi biliyoruz, o da kendini biliyor. Nüfuz ticareti yapacak kadar savcıların, hakimlerin üzerinde nüfuzu var, ben demiyorum, savcılık diyor. Ve bu kişi, Sayın Genel Başkanımız gündeme getirene kadar paşalar gibi dolaşıyor ortalıkta.
“Bu rüşvetçilerin, bu alçakların sırtını sıvazlayan iktidardır”
Bu iktidar bu ikinci Mehmetlerin sırtını sıvazlıyor. Bu rüşvetçilerin, bu alçakların sırtını sıvazlayan iktidardır. Ama biz, savunmanın hakkını arayan, adalet peşinde koşan, eninde sonunda adaletin tecelli edeceğine inanan ve Silivri Cezaevi’nde, Silivri zindanında, diğer zindanlarda iddianame bekleyen, 180 günü aşan süredir iddianame bekleyen belediye başkanlarımızın, seçilmişlerimizin ve bürokratlarımızın arkasındayız.
Üçüncü bir Mehmet’ten bahsedeceğim. Mehmet Murat Çalık. Tam bir skandal. Hasta, iki kez kanser tedavisi görmüş. Hastalığı nüksetmiş, 21 kilo vermiş. Annesi-babası gelip göremesin diye, Gülümser anne gelip göremesin diye, İzmir’e Buca Cezaevi’ne sürdüler. Hiçbir gerekçesi yok. Gülümser anne gidip gelemesin diye. Ama Gülümser anne evladını bırakmadı. İzmir Buca’ya gitti. Hastalandı Mehmet Murat Çalık, hastaneye getirdiler. Olmadı, Adli Tıp’a gitti. Adli Tıp yetersiz buldu, ikinci bir kemik iliği biyopsisi yapılsın dedi. Biz ilk günden beri diyoruz ki, bu kişiyi tutuklu yargılamayın. Haydi, lanet olsun, tutuklu mu yargılayacaksınız, hiç olmazsa götürün, yüksek güvenlikli İstanbul’un en iyi üniversite hastanesinde, yüksek güvenlikli bir koğuşta tutun. Bunun yolları var, Türkiye’de bunlar yeni icat ediliyor değil. Bunu yapmadılar.
“Mehmet Murat Çalık 20 gündür Adli Tıp raporunu bekliyor”
Mehmet Murat Çalık 20 gündür Adli Tıp raporunu bekliyor, 20 gündür. Sonra diyorlar ki adalet, sonra diyorlar ki vicdan, sonra diyorlar ki ‘Biz yaradılandan dolayı yaradana hürmet ederiz’ diyorlar. Bu alçaklıktır. Bilsinler ki, bu zulmü reva görenler Gülümser annenin gözyaşlarında boğulacaklar, gözyaşlarında boğulacaklar.
“İstediğin gibi internet sitelerini kapatıyorsun ama altın oyulmuş, haberin yok”
(Sahte diploma olayı) Dün sorduk, bugün sorduk, yarın da soracağız. Bu işin boyutları nedir? Sizin bundan haberiniz var mı? Hangi araştırmaları yaptınız? Sorumluluk kimdedir? BTK Başkanı’nda da mıdır, Bakan Yardımcısı’nda mıdır, Bakan’da mıdır, siyasi sorumluluk kimdedir? Bu soruların cevabı yok. BTK açıklama yapıyor, neymiş, efendim bir üniversite fark etmiş, bakar mısınız. Daha bundan büyük utanç olur mu? Sen BTK’sın, bu işin başındaki kurumsun, denetleyecek kurumsun, yönetecek kurumsun, istediğin gibi Türkiye’de internet sitelerini asıyorsun, kesiyorsun, kaldırıyorsun, susturuyorsun. Ama senin altın oyulmuş, haberin yok. Üniversite çağırıyor, ‘Biz bir karışıklıklar var bakar mısınız’, fark ediyorlar ve bunu da söylüyorlar utanmadan.
“Kafanızı kuma gömerek sorumluluktan kurtulamazsınız”
Peki bunlar, senin istihbarat örgütüne, MİT’e girmişler mi? Peki bizim istihbarat örgütümüze, İçişleri Bakanlığımıza, Dışişleri Bakanlığımıza, Cumhurbaşkanlığına peki başka çeteler girmiş mi? Olayın boyutları nedir? Hangi diplomalar üretilmiş, hangi belgeler üretilmiş? Bunlar kullanılmış mı, ne oranda kullanılmış? Bunlardan hangi sonuçlar doğmuş? Bütün bunlar aydınlatılmadan bunu hiçbir şey yokmuş gibi, zaten bir üniversite fark etmiş, bunlar da gidip tespit etmişler, hiç kimse merak etmesin, şu anda 44 kişi cezaevinde. Siz tatmin oluyor musunuz? 86 milyon tatmin olmuyor. Kafanızı kuma gömerek sorumluluktan kurtulamazsınız.”