Bugün yaşadığımız hadise, sadece bir siyasi partiye yönelik yargı kararı olarak görülemez.
Zira mesele, bir kongrenin iptali ya da bir yönetim değişikliği değil; halkın sandıkla kurduğu iradenin, yargı eliyle geçersiz kılınmasıdır. Üstelik bu durum, yargının bağımsızlığına dair soru işaretlerinin yoğunlaştığı bir dönemde yaşanıyor.
Kayyum uygulaması, daha önce yerel yönetimlerde gördüğümüz bir yöntemdi.
Şimdi bu uygulamanın siyasal partilere sıçraması, çok daha tehlikeli bir eşiği ifade ediyor. Çünkü artık sadece belediyeler değil, muhalefet partilerinin iç işleyişi de denetim altına alınmaya çalışılıyor.
Bu, siyaset alanının sistematik biçimde daraltılması demektir.
Unutulmamalı ki, bir ülkenin demokrasisi sadece seçim günü değil, seçimle gelenlerin görevde kalma hakkı tanındığında işler. Seçmenin iradesine, hukuk üzerinden dolaylı ama etkili müdahaleler yapılırsa, o sistem artık demokratik olmaktan uzaklaşır.
Diktatörlüğe Doğru mu?
Bu gelişme tek başına bir “diktatörlük ilanı” anlamına gelmeyebilir. Ancak Türkiye’de giderek artan bir şekilde yargı, medya, bürokrasi ve güvenlik kurumlarının, iktidar lehine araçsallaştırıldığını görüyoruz. Bu da rejimi otoriterliğe doğru iten yapısal bir dönüşümün habercisidir.
Bugün Türkiye hâlâ çok partili bir sistemle yönetiliyor. Fakat muhalefetin alanı daralıyor, temsil hakkı törpüleniyor, siyasi rekabet giderek eşitsizleşiyor.
Seçimle gelen yöneticilerin yargı kararıyla görevden alınabildiği bir ülkede, “hukuk”, “adalet” ve “halk iradesi” kavramları ciddi bir sınavdan geçmektedir.
Diktatörlük, sadece bir kişinin her şeye karar verdiği sistem değildir.
Aynı zamanda, halkın iradesinin biçimsel olarak var görünüp fiilen etkisizleştirildiği bir düzendir.
Bugünkü gelişmeler, Türkiye’nin o sınıra ne kadar yaklaştığını göstermektedir.
Sonuç:
Demokrasi Varsa, Halk Korur.
Demokrasi, sadece oy vermek değil; o oyların sonuçlarına sahip çıkabilmektir. Eğer milyonların oyuyla seçilen bir yönetim, bir mahkeme kararıyla görevden alınıp yerine kayyum atanabiliyorsa; eğer buna karşı çıkan halk barikatlarla, biber gazlarıyla karşılaşıyorsa; o ülkede demokrasinin sadece ismi kalmış demektir.
Türkiye bugün, demokratik sınavının en kritik aşamasında. Bu sınavı halk kazanmazsa, seçimlerin, partilerin, yasaların bir anlamı kalmaz.
Çünkü demokrasi, ancak halk sahip çıkarsa yaşar.