Okunma : 248
Tarih : 9.10.2025
E-Mail : mehmed.ok33@gmail.com
Mehmet OK
Heybeliada Ruhban Okulu, Tarikat ve Cemaatler….
Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması, sadece dini azınlıklar açısından değil, Türkiye’deki dini yapıların tamamı açısından önemli siyasi ve toplumsal sonuçlar doğurabilecek bir adımdır. Bu tür bir gelişme, tarikatlar, cemaatler ve diğer dini topluluklar açısından da yeni tartışmaların ve taleplerin önünü açabilir. Ülkenin geleceği açısından iyi düşünüp ona göre karar vermek, gerekmez mi?
Ülkemizin geleceği açısından böyle bir adımın çok boyutlu ve sağduyulu şekilde değerlendirilmesi gerekir.
Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması gibi bir karar, görünüşte sadece azınlık hakları bağlamında basit bir düzenleme gibi sunulabilir ama Türkiye’nin çok hassas dengelerle yürüttüğü laiklik anlayışı, toplumsal yapısı, dini özgürlük politikaları ve siyasal kutuplaşma ortamı göz önüne alındığında, bu adımın etkileri oldukça derin olabilir.
— Neden iyi düşünülmeli?
- Laiklik İlkesi ve Anayasal Eşitlik - Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri olan laiklik, devletin dinler karşısında tarafsız olmasını ve dini gruplar arasında ayrım yapmamasını gerektirir. - Eğer Ruhban Okulu gibi bir dini eğitim kurumu yeniden açılırsa, diğer dini gruplar da benzer haklar talep edebilir. Bu durumda devletin tüm talepleri aynı şekilde karşılaması gerekir mi? Eğer hayır denirse, çifte standart tartışmaları başlar; eğer evet denirse, laiklik uygulaması zayıflayabilir.
— Tarikat ve Cemaatlerin Meşruiyet Alanı Genişleyebilir - Bu adım, İslami tarikat ve cemaatlerin, şu soruyu sormalarına neden olabilir: “Madem gayrimüslimlere dinî eğitim özgürlüğü veriliyor, biz neden kendi medresemizi açamıyoruz?” - Böylece tarikat yapılarının daha fazla aleni şekilde örgütlenmesi, kendi eğitim sistemlerini kurmaları ve devletin denetimi dışında büyümeleri gündeme gelir. - Bu da paralel dini yapılar ve denetimsiz dini eğitim riskini artırır.
— Toplumsal Kutuplaşma ve Rejim Tartışmaları - Toplumda hâlihazırda mevcut olan laik-dindar, azınlık-çoğunluk, muhafazakâr-seküler fay hatları daha da gerilebilir. - Ruhban Okulu’nun açılmasıyla birlikte, “rejim el mi değiştiriyor?”, “laiklik kademe kademe mi kaldırılıyor?” gibi tartışmalar alevlenebilir.
—Dış Politika - İç Politika Dengesizliği - Bu adım, Batı dünyasına karşı “hak ve özgürlükler konusunda ilerliyoruz” mesajı olarak sunulabilir. Ancak içeride bu durum başka dini yapılar için koz haline gelebilir. - Böylece dış politikada kazanılan puan, iç politikada dini yapılar arasında güç rekabeti ve gerilim olarak geri dönebilir.
— Ne Yapılmalı? - Kapsamlı, şeffaf bir toplumsal tartışma yürütülmeli. - Bu kararın etkileri sadece Rum cemaatiyle sınırlı değil; bütün toplumu ilgilendiriyor. - Akademisyenler, hukukçular, din sosyologları, eğitim uzmanları ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmalı. - Laiklik ilkesinin sınırları netleştirilmeli. - Devlet, bu tür kararları alırken hangi ilkeleri gözettiğini açıkça ortaya koymalı. Böylece hem azınlık hakları korunur, hem de laikliğe olan güven sarsılmaz. — Dini yapıların eğitim talepleri denetimli şekilde ele alınmalı. - Eğer benzer talepler İslami cemaatlerden gelirse, devlet bu yapıları denetim altına alarak hareket etmeli. Aksi takdirde paralel yapılar tekrar güç kazanabilir.
— Özetlersek…; Evet, ülkenin geleceği açısından bu tür adımlar iyi düşünülmeden atılamaz. Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması, dini özgürlükler adına önemli bir gelişme olabilir ama bu adımın toplumsal dengelere, laiklik ilkesine ve eğitim politikalarına etkisi çok yönlü değerlendirilmek zorundadır.
Bu sadece bir okul meselesi değil; Türkiye’nin kimliğini, yönünü ve birlikte yaşama kapasitesini ilgilendiren bir karardır. Bu nedenle kısa vadeli kazanımlar yerine, uzun vadeli toplumsal barış ve hukuki eşitlik ilkeleri esas alınmalıdır.