Haber: EDDA SÖNMEZ - Kamera: FAHRETTİN ÖZTÜRK
19 yıllık matematik öğretmeni Banu Ömür Çölaşan, aldığı mühendislik ve tiyatro eğitimlerini birleştirerek tasarladığı matematik oyunuyla Avrupa 7. Uluslararası Eğitsel Oyunlar Yarışması`nın 5 finalistinden biri olarak Danimarka`ya davet edildi. Türkiye Bilişim Vakfı`nın Kod Ödülleri Yarışması`na da katılan Banu Ömür Çölaşan, JAMP adını verdiği oyununun demosunu mobil dünyaya da taşıdı.
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü`nün Bütünleşik Öğrenme Projesi`nin (STEM) Harezmi Modeli uygulayıcı öğretmenlerinden Banu Ömür Çölaşan, öğrencilerin matematik korkusunu yenmek için mobil bir oyun geliştirdi. Milli Eğitim Müdürlüğü Öğretmen Akademileri Oyun Tasarım Akademisi`nde de öğrenci olan Çölaşan, kendi çabalarıyla dramayı da içine katarak Matematikya Macerası – Mateatral isimli bir tiyatro oyunu ve JAMP-Cebirsel Magnet Yapboz adlı mobil oyun tasarladı.
Oyunun içgüdüsel bir ihtiyaç olduğunu ve en önemli öğrenme engeli olan kaygıyı ortadan kaldırıp kendiliğinden öğrenmeyi sağladığını söyleyen Çölaşan, projeleriyle ilgili ANKA Haber Ajansı`na şunları anlattı:
SINIF İÇİ PERFORMANS YAPTIRMAYA BAŞLADIM:“Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği bölümünden mezunum. Öğretmenliğe başladıktan sonra da hep uygulamalı matematik ve üniversite döneminde de tiyatroyla ilgilenmiştik, Yıldız Üniversitesi oyuncularında yine. Bununla ilgili hep böyle oyunla korkutucu olan bu dersi daha sevilir ve anlaşılır hale getirmek için birtakım çabalarda bulunduğumu gördüm. Bu ilginç aslında. 2006`da müfredat değişikliğiyle birlikte bu cebirsel modelleme bizim konularımız arasına girdi. Muhtemelen eğitim çıkışım sebebiyle çok keyifle bunu yaptırmaya başladım. Önce çizdiriyordum. Tabii düzgün çizemiyor çocuklar. O zaman ben bunu ne yapsam ne yapsam sadece modellemeyi gösterirken. El iş kağıtları gibiydi, renkli kağıtlara, şablonlara kestirip yaptırıp sınıf içi performans yaptırmaya başladım.
NE YAPTIKLARININ FARKINDA DEĞİLLERDİ: Sonra aslında kızımın doğumundan sonra oyunun ne kadar gerekli ve önemli olduğunu daha çok anlayınca burada bir oyunlaştırma yapılabileceği, o oyunlaştırma da popüler hale geldi. Artık okuduğumuz bir şey haline geldi. Bunun yapboza benzediğini keşfettim ve bu magnetleri kullanarak bir materyal, yaptırdım. Sonra sınıfa girdiğimde de çocuklara dedim ki ‘bugün ders yapmıyoruz, oyun oynayacağız`. Tabii çok sevindiler. Normalde 7-8 saatte anlatabileceğim konuyu gürültülü, coşkulu, çok eğlenceli bir ders. Onları takımlara böldük. Tabii yıllar içinde bu olgunlaşmış benim içimde. İki basit kurala indirgeyip yapboz yapacaklarını söyledim ve iki saatte anlaşıldı. Hatta çok ilgisiz öğrenciler bile modelle mesela oyun denince bunu yaptılar. İlk önce ne yaptıklarının farkında değillerdi ama oyunu oynadıkça aslında üç terimli bir ifadenin geometrik anlamının aslında alan olduğunu, çarpanlara ayırmanın da kenarlarına bakarak alan formülünü yazmak olduğunu fark ettiler.
MOBİL OYUNA DÖNÜŞTÜ: Ben de yıllar içinde şunu anladım ki biz bilgiyi hep böyle yüklemeye çalışıyoruz. Bunların hepsini önce anlatıyoruz. Sonra o çocuğun onunla bir şey yapmasını bekliyoruz. Evet iyi ve ilgili olanlar matematiğe bunu yapabiliyor ama diğerleri uzaktan bakıyorlar ve daha çok korkuyorlar. Oyunla bu en önemli öğrenme engeli olan kaygıyı ortadan kaldırınca öğrenme kendiliğinden gerçekleşiyor zaten. Çok ilginç mesela yıl boyunca hiç sorduğum sorulara yazılılarda cevap veremese bile bir cebirsel modelleme yazan öğrencilerim oldu benim gerçekten. Anladıklarının farkındaydım. Bu da çok önemli bir şey. Modelleme son yıllarda daha da gündemde. Yani o yaptığınız işlemin aslında hayattaki karşılığının ne olduğunu görmek, ona dokunmak çok önemli. İşte zaman içinde de mobil oyuna kadar ilerledi.
ANA SPONSORUM ANNEM: Store marketlerde, iOS`da ve Android`de şu anda mevcut. ‘Jamp` adı. Niye yabancı bir isim diye sorarsanız, yurt dışında bir yarışmaya katıldım ben. Oyun tabanlı öğrenme kongresi. Tesadüfen rastladığım bir şeydi. 13 yıldır yapılıyor. 40 Avrupa ülkesi katılıyor. 7`inci eğitsel oyunlar yarışması vardı. Ben bu oyunu bir deneyeyim bakalım ne olacak diye başladım ve dünya çapındaki beş finalistten biri olarak Danimarka`ya davet edildim. Odense şehrinde yapıldı, 2019`da pandemi öncesinde. Odense ilginç bir şehir. Andersen`in, bizim çocukluğumuzun masalların şehri Andersen`in doğduğu şehir. O anlamda da anlamlıydı. Orada 3 gün geçirdik. Çok güzel geri bildirimler aldık. Ben de ülkemi temsil etme fırsatı buldum böylece. Orada aldığım geri bildirimlerle ve heyecanla dönüşte de Türkiye Bilişim Vakfı`nın kod ödülleri yarışması vardı yine öğretmenlere yönelik. Yine böyle küçük bir yatırım, kendi birikimlerim, ana sponsorum annemin desteğiyle böyle bir küçük grupla ve arkadaşlarımla mobil oyunun demosunu yaptık. Yine katılma hakkı kazandı ama hemen ardından pandemi girdi.
TAMAMEN ÜCRETSİZ: Yine de devam ettik uzaktan eğitimler, nasıl geliştirilebilir? Bununla ilgili neler yapılabilir? Bunun üzerine düşünmeye başladım. En sonunda da işte store marketlerde yayınlandı. Ücretsiz eğitim içeriği olarak incelenip oynanabilir. Bütün öğrenciler bu şekilde oynarsa, korkmadan kendi öğrenme engellerini kaldırmış olarak bunu bir matematik işlemi değil de oyun olarak ele alırlarsa tıpkı tetris gibi. Basit bir modelleme işlemini sürekli tekrarlayarak aslında çok zor bir matematiksel fonksiyonu oyun fonksiyonu haline getirmiş oluyoruz. Bu da benim böyle yıllar içinde öğretmenliğim, eğitimim hepsinin süzülmüş bir özeti haline geldi. Bu da benim eserim oldu yani.
TİYATRODAN VAZGEÇMEDİK: Yıldız Üniversitesi`nde çok köklü bir tiyatro kulübümüz vardı. Hatta Hamdi Alkan da bizim okulumuzdan mezundur ve o bizim hocamızdı o sene. Büyükler alttakilere destek olurlardı. Onun yazdığı bir oyun vardı. Yüksek matematikten kalan bir öğrencinin dramı. Tabii üniversite koşullarında. Ben öğretmenliğe başladıktan sonra matematiğin ne kadar korkunç algılandığını fark edince hep aklımda bu vardı. Benim de oynadığım bir oyundu. Ya bunun hikayesini ilköğretime uyarlayıp sorduğum soruları da içine yedirerek böyle maceravari soruları cevapladıkça tekrar ne bileyim kabusundan uyanıp dünyaya geri döneceği bir oyun haline getirebilir miyim diye. Öyle bir metin yazdım. Öğrencilerden de destek istedim. Bayağı 6`ıncı sınıfta o sene sorduğum soruları oyunun içine yerleştirdim. Hatta bu sene burada gördüğünüz öğrenciler o oyunun bir önceki sahnelemesini izleyerek geldiler ve ben ne kadar faydalı olduğunu gördüm. Yani oradan da onların matematiğe karşı ne bir olumlu tutumları oluştu. Böyle bir metin var elimde. Onu 3- 4 yılda bir uygun gruplar buldukça sahnelemeye çalışıyorum.
DAHA ÇOK KİŞİYE ULAŞACAK: Oyunla ilişkim ilk tiyatroyla başladı. Bunun önemini fark ettim. Ne kadar işe yaradığını gördükçe de en son bu artık günümüzün kaçınılmaz sonu. Verimli bir eğitsel oyun olsun. Artık mobil uygulamalar pandemiyle birlikte ne kadar çok internette vakit geçirdiğimizi göz önüne alınırsa bu şekilde öğrencilere ulaşmaya çalışıyorum. Aslında sadece öğrencilerin yetişkinlerin de oynayabileceği bir oyun olmasını istedim ben bunun. Bir yandan da küresel iklim krizine değiniyor. En azından bununla ilgili bir farkındalık yaratmasını istedim. Puan kazandıkça karbon emisyonu düşüyor. Günlük 13 bin gram civarı bir ortalama karbon salınımı belirledik kaynaklardan. Küresel iklim istasyonunda cebirsel fonksiyonları çözdükçe ne güzel ki emisyonlar azalıyor. Bunu en çok tabii bu böyle büyük bir oyun haline geldiğinde herkes oynarsa belki sıfırlandığını görebileceğiz. Öyle bir ekran hayal ediyorum aslında. Yol haritasında bir sürü şey var. Başka hayallerim de var ama şu anda bu noktadayız. Daha çok kişiye ulaşmasını bekliyoruz.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- MATEMATİK ÖĞRETMENİ BANU ÖMÜR ÇÖLAŞAN KONUŞMA
- BANU ÖMÜR ÇÖLAŞAN
- BANU ÖĞRETMEN SINIFTA ÖĞRENCİLERLE DERS