20 Kasım 2025 Perşembe


16:29   TOROSLAR BELEDIYESINDEN 20 KASıM ÇOCUK HAKLARı GÜNÜ’NE ÖZEL BULUŞMA   16:25   ALO 153 TIM İHBARıYLA TARSUS’TA SAĞLıKSıZ BALıK SATıŞıNA GEÇIT VERILMEDI   16:19   TBMM BAŞKANı NUMAN KURTULMUŞ: "DEMOKRATIK OLGUNLUĞUMUZ, BIRLIĞI VE BERABERLIĞI, HUZURU VE BARıŞı SAĞLAMAYA YETER DE ARTAR BILE"   16:15   DEPREMDE 30 KIŞIYE MEZAR OLAN GÜVEN APARTMANı DAVASıNDA KARAR AÇıKLANDı   16:13   BÖCEK AILESININ OTELDE KILITLI KALDıĞı ANLARıN GÖRÜNTÜSÜ ORTAYA ÇıKTı   16:12   İSRAIL, ATEŞKESE RAĞMEN GAZZE’YE SALDıRıLARıNA DEVAM EDIYOR   16:06   BÖCEK AILESININ ÖLÜMÜ... PAKISTANLı RESEPSIYONIST OLAYA DAIR KONUŞTU   10:01   “MERCAN BILIM MERKEZI ARA TATILDE REKOR KıRDı: 900’DEN FAZLA ÇOCUK BILIMLE BULUŞTU”   09:26   YUMURTALıK’TA TEMIZLIK SEFERBERLIĞI: SAĞLıK VE GÜVENLIK İÇIN KÖŞE BUCAK ÇALıŞMA   09:23   AKDENIZ’DE 400 KURSIYER KAHVALTıDA BULUŞTU   09:18   115 MILYAR LIRALıK YATıRıM DEVAM EDIYOR: UYSAL, MERSIN İÇIN YENI PROJELERI SıRALADı   09:10   MERSIN BÜYÜKŞEHIR’DEN DIYABET FARKıNDALıĞı: PERSONELIN ŞEKERI ÖLÇÜLDÜ   22:56   MEBİ PLATFORMU VE DISIPLINLI ÇALıŞMA VURGUSU: İL MÜDÜRÜ ÖZDEMIRCI’DEN ÖĞRENCILERE YOL HARITASı   22:29   BAŞKAN VAHAP SEÇER’IN KARDEŞI ARZU SEÇER İÇIN 3. GÜN MEVLIDI DÜZENLENDI   16:40   TOROSLAR’DA SPOR İÇIN BÜYÜK BULUŞMA: DAYANıŞMA GECESINE YOĞUN KATıLıM   16:35   İSTANBUL’DA ZEHIRLENEREK ÖLEN SERVET BÖCEK’IN CENAZESI BOLVADIN’DE DEFNEDILDI   16:33   ESRA TOKYAZ: AYŞE BENIM, BEN AYŞE’YIM. KENDIME BAKAMıYORUM, AYNALARA BAKAMıYORUM...   16:32   UKRAYNA CUMHURBAŞKANı ZELENSKI, ANıTKABIR’I ZIYARET ETTI   16:29   CHP’LI ASU KAYA, ŞIDDETE MARUZ BıRAKıLAN KADıNLARA YÖNELIK "SIYAH MEKTUPLAR" PROJESINI DUYURDU   16:28   NICOLAS CAGE’IN HZ. YUSUF KARAKTERINI CANLANDıRDıĞı "OĞUL" FILMI 21 KASıM’DA SINEMALARDA  
 
     
   

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş: "Demokratik olgunluğumuz, birliği ve beraberliği, huzuru ve barışı sağlamaya yeter de artar bile"


TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "İnşallah 50 yılını bir 100 yılını esir almış terörden kurtularak terörsüz bir Türkiye’ye inşa edecek ve Türkiye’nin her yerinde sadece kardeşlik türküleri söylenecektir. Demokratik olgunluğumuz, birliği ve beraberliği, huzuru ve barışı sağlamaya yeter de artar bile. Yeter ki iyi niyetle, yeter ki yurt dışındaki bazı emperyalist odakların başımıza bela ettiği vekalet unsuru olarak kullandığı bu terör örgütlerinin tamamını bir kenara bırakarak bu ülkede yaşayan insanların hepsinin bir ve beraber olduğu, etnik olarak farklılıklarımız olsa bile hiçbirimizin nezdinde etnik farklılıkların önemi olmadığı, mezhebi meşrebi farklılıklarımızın öneminin olmadığını bilerek yolumuza devam edeceğiz" dedi.

 

Tarih : 20 Kasım 2025 Perşembe 16:19   Okunma : 440

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Aksaray Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programı'na katıldı. Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada özetle  şunları söyledi:

"Ne yazık ki dünyanın adaleti tesis etmek üzere kurulmuş olan bütün uluslararası kurum ve kuruluşlarının da neredeyse tamamen fonksiyonsuz hale geldiği bir sürecin içerisindeyiz. Başta dünyada savaşları ortadan kaldırmak için kurulmuş olan, barışı ve yeryüzünde adaleti sağlamak için kurumsal varlığı olan Birleşmiş Milletler başta olmak üzere hemen hemen bugün dünyadaki küresel kurumların tamamı fonksiyonsuz haldedir. Bu kurumların tamamını yakını sadece kağıt üzerinde bir güçten ibaret olduğu, sadece bir takım binalardan ibaret olduğunu gayet iyi biliyoruz. Dünya, kendisi için çözümleri bulunması gereken kurumların dahi artık sorun haline geldiği bir dönemden geçiyor. En başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu, bugünkü yapısı ile dünyada savaşları durdurmak, barışı sağlamak şöyle dursun kendisi bizatihi çatışmaların tarafı haline gelmeye çalışıyor. Ne için? Çünkü artık ve veto diplomasisi diyebileceğimiz uluslararası alanda yeni bir alan açılmıştır. Birleşmiş Milletler Dünya üzerinde söz sahibi olduğu iddiası ile İkinci Dünya Savaşı sonrası dengeleri sürdürmek isteyen 5 ülke sahip olduğu ve o gücü ile birlikte dünyadaki herhangi bir sorunun çözümsüz hale gelmesini sağlayabilmektedir.

Örnek mi istersiniz? Ukrayna krizi. Örnek mi istersiniz? İki seneyi aşkın süredir devam eden Gazze’deki insanlık suçları, soykırım. Maalesef bu veto diplomasisi yoluyla dünyada veto gücünü kullanarak istediği etki alanını oluşturabilen ülkelerden birisi hangi konuyu veto ediyorsa, o ne kadar büyük insanlık suçu olursa olsun, ne kadar büyük ortak sorun olursa olsun ne yazık ki çözülemiyor. Çözüm bu halde bırakılıyor. Dolayısıyla hiç şüphesiz en başta küresel adalet arayışında yeni bir küresel siyasi ve ekonomik mimariye ihtiyacımız olduğu ayan beyan ortadadır.

"Böylesine çifte standartlı bir dünya sistemi nasıl ve ne kadar devam edebilecektir"

Aynı şekilde mesela küresel iklim krizleri ile boğuşuyoruz ama ‘iklim krizinin yükünü niçin iklim krizlerinin bu hale gelmesinde çok minimal etkisi olan ülkeler ödeyecek de dünyayı bu hale getiren, kirleten, dünyanın doğasını bozan büyük güçler neden bunun bedelini ödemeyecek?’ sorusunu kimse sormuyor. Böylesine çifte standartlı bir dünya sistemi nasıl ve ne kadar devam edebilecektir. Onun için bu sorunları çözebilmek için cesur ve güçlü sözlerle yolumuzu açmak, yolumuza devam etmek durumundayız. Filistin meselesi aslında Gazze’deki insanlık dramı, yeryüzündeki özellikle büyük güçlerin iki yüzlülüğünü de ayan beyan ortaya koymuştur. Gazze’de yaşananların binde biri dünyanın başka bir yerinde olsaydı dünyada kıyamet koparacak ülkelerin Gazze’deki insani kriz karşısında 100 bini aşkın insanın öldüğünü ve hala binlerce insanın cesetlerinin yıkıntıların altında olduğu bu soykırım karşısında bir kelime bile söylememiş olmaları dikkat çekicidir.

"Türkiye'nin küresel adalet arayışının 3 temel halkası vardır"

Bu ikiyüzlülük hükümetler tarafından ne kadar sürdürülürse sürdürülsün küresel adalet talebine sahip olan ve bunu dile getiren yeryüzünün insan ve vicdan sahibi özellikle genç nesilleri meydanlara çıkmakta, sokaklarda toplanmakta ve siyonizmin insanlık dışı suçlarını avazı çıktığı kadar protesto ederek önlemeye çalışıyor. Bu krizi çözme noktasında bir şeyler yapılacağı düşünülen Amerika Birleşik Devletleri ise Epstein davası üzerinden siyasi rekabetin akıl almaz bir arenası haline dönüşüyor. Değerli kardeşlerim Filistin davası ikiyüzlülüğün de ortaya konulduğu bir yer. Ama aynı zamanda Filistin meselesi, küresel adalet arayışı içerisinde olanların gerçekten ortaya çıktığı, küresel vicdanın da test edildiği bir alandır. Tarih, tarihin doğru tarafında duranlara yazacaktır. Kim etliye sütlüye karışmadan boş laflarla bu süreci geçirdi, kim ortaya yeni fikirler koyarak çözüm elde etmek için mücadele etti, kim zalimin yanında yer aldı bunların hepsi tarih tarafından yazılacaktır. Burada onurla ifade etmek isterim ki yeryüzünde millet ve devlet olarak hep beraber Filistin halkının yanında, sonuna kadar duran en önemli devlet Türkiye Cumhuriyeti Devletidir, Türkiye'dir. Sadece masum ve mazlum Filistin halkının yanında durmakla kalmadık bu vesileyle her uluslararası platformda başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere güç merkezli değil hak ve adalet merkezli yeni bir dünya sisteminin kurulması için avazımızın çıktığı kadar bağırdık. Sözün en kuvvetlisini en zor platformlarda dile getirerek üzerimize düşenin bir kısmını hiç olmazsa yerine getirmeye gayret ettik.

Türkiye'nin küresel adalet arayışının 3 temel halkası vardır. Bunlardan birincisi hiç şüphesiz mekan olarak Anadolu ve çevresi. Faha geniş bir ifade ile Anadolu ve geniş gönül coğrafyamızdır. Bütün bu coğrafyalarda kim haksızlığa uğramışsa, kim zulme uğramışsa onun elinden tutmak, onun imdadına yetişmek, onunla aynı kaderi paylaşmak bizim vazifemizdir. Çünkü bu, bugünün dünyasının bize yüklediği bir borç olmak üzere ecdadın bize bıraktığı tarihten bir mirasın gereğidir. Gönül coğrafyamız Orta Asya'dan Avrupa'nın içlerine kadar, Afrika'ya kadar hala gözünü ve kulağını Türkiye'ye dikmiş dört gözle bekleyen Türkiye'nin güçlü olmasını ve Türkiye'den kendisine medet gelmesini uman 100 milyonlarca insan olduğunu biliyoruz. Bu vesile ile biz mekan olarak küresel adalet anlayışımızın merkezini Anadolu ve yakın çevresi ve gönül coğrafyası olarak görüyor ve bu coğrafyada yaşayanların hepsinin hakkaniyet ve adalet arazisinde hakkının anılması için mücadelemizi sürdürmek durumunda olduğumuzu biliyoruz. Bu çerçevede her şeyden evvel de bizim böylesine geniş bir coğrafyaya bakabilmemiz için kendi iç cephemize tahkim etmek, kendi evimizi tanzim etmemiz; hak ve özgürlükler çerçevesinde bu ülkenin 86 milyonunun eşit ve özgür yurttaş olduğu bir Türkiye'yi kurmamız mecburiyettir. Bunun için barışı ve kardeşliği sağlayacağız. Bunun için demokrasinin standartlarını yükselteceğiz. Bunun için adaleti bu ülkenin en ücra köşesine kadar yaygınlaştırarak bu geniş coğrafyamızda da hakkaniyetin ve adaletin tesis edilmesi için gayret sarf edeceğiz.

"Türkiye engin bir demokrasi tecrübesi ile bölgesindeki bütün ülkelerden ayrışmaktadır"

Bizim küresel adalet arayışımızın ikinci halkası ise sistem olarak devlet ve demokrasidir. Biz Türkiye topraklarına, Anadolu topraklarına geldiğimiz zaman bu toprakların kapısı bizim milletimize açıldığından bu yana hep devlete, devlet-i aliye fikrini, devletin güçlü olması fikrini esas almış bir milletiz. Asıl olan milletin devletle birlikte güçlü olması ve millet devlet ayrışması olmaksızın hep beraber kenetlenerek yolla devam etmesidir.

Bunun için bizim sistem olarak devleti güçlendirmek ve demokrasiden de vazgeçmemek, demokrasiyi de güçlendirmek gibi bir sorumluluğumuz vardır. Çünkü Türkiye, 100 yılı geride bırakmış ve Cumhuriyetin ikinci asrına girdiğimiz bir dönemde her bakımdan öne çıkan örnek bir ülke olma potansiyeline sahiptir.

Türkiye engin bir demokrasi tecrübesi ile bölgesindeki bütün ülkelerden ayrışmaktadır. Türkiye her ne kadar zaman zaman demokrasilerde inişler çıkışlar yaşasa da her zaman bu darbe ve demokrasi karşıtı güçleri kenara koymayı bilmiş ve millet olarak yoluna devam etmiştir. Bu çerçevede demokrasi bizim aşımız, geleceğimiz, özgürlüğümüz ve hep beraber milletçe temel olarak nefesimizdir. Bu anlamda demokrasimizi kurumsal olarak çok daha güçlü noktalara taşımak, milli dayanışmamızı artırmak, birliğimizi ve beraberliğimize pekiştirmek mecburiyetindeyiz. Yunus Emre'nin hepimizin bildiği sözünü bir kere daha hatırlatıyorum ‘bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz.’

"Bu asil milletin kitabında insanları mezheplerine ve meşreplerine göre kategorize etmek yazmaz"

Şimdi Türkiye bu süreçte ikinci asrımızın hemen başında TBMM'de yürüttüğümüz çalışmalar bunun bir parçası. İnşallah 50 yılını bir 100 yılını esir almış terörden kurtularak terörsüz bir Türkiye'ye inşa edecek ve Türkiye'nin her yerinde sadece kardeşlik türküleri söylenecektir. Demokratik olgunluğumuz, birliği ve beraberliği, huzuru ve barışı sağlamaya yeter de artar bile. Yeter ki iyi niyetle, yeter ki yurt dışındaki bazı emperyalist odakların başımıza bela ettiği vekalet unsuru olarak kullandığı bu terör örgütlerinin tamamını bir kenara bırakarak bu ülkede yaşayan insanların hepsinin bir ve beraber olduğu, etnik olarak farklılıklarımız olsa bile hiçbirimizin nezdinde etnik farklılıkların önemi olmadığı, mezhebi meşrebi farklılıklarımızın öneminin olmadığını bilerek yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu asil milletin kitabında insanları etnik kökenine göre ayrıştırmak yazdırmaz. Bu asil milletin kitabında insanları mezheplerine ve meşreplerine göre kategorize etmek yazmaz. Biriz, beraberiz, aynı kültürün ve aynı medeniyetin çocuklarıyız. Hele hele Horasan erenlerinin şekillendirdiği insanların her birisinin bir mektep gibi öğreterek asırlar içerisinde bugüne kadar getirdiği Anadolu kültürünün mayası birliktir, beraberliktir, kardeşliktir. Bunun önüne çıkacak, bunu ortadan kaldırmaya çalışacak olan her türlü eylemin ve teşebbüsün ise sadece fesat anlama taşıdığının altını çizmek isterim. Bir olacağız, beraber olacağız.

"İnşallah yeryüzünün her yerinde adaletin hakim olduğu bir dünya kurmaya çaba göstereceğiz"

Bizim küresel Adalet arayışımızın üç temel halkası ise kapsam olarak küresel sorumluluk anlayışıdır. Bu milletin devlet felsefesinde üç tane temel nokta vardır. Asırlar içinde hiç değişmemiştir. Bugüne göre yorumu değişmiş olsa da bu üç temel anlayış hiç değişmemiştir. Bunlardan birisi Şeyh Edebali'nin yaptığı büyük nasihat ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’. Aslolan insandır. İnsanın mutluluğudur, insanın huzurudur, insanın refahıdır, insanın güven içerisinde olmasıdır. Devlet de insanın bu ihtiyaçlarını karşılayacak ana kubbedir, çatıdır.

Bizim Türk devlet felsefesinin ikinci maddesi devleti ebed müddettir. Yani bizim için devlet geçici heveslerle kurulmuş bir organizasyon değil kıyamete kadar, sonsuza kadar yaşayacak ortak bir kimliktir. Üçüncü özelliği ise devlet felsefesinin nizam-ı alemdir. Yani biz sadece asırlar boyunca, kendimizi sadece kendimizden sorumlu görmüş biri millet değiliz. Biz bütün dünyanın haksızlıklarını, hukuksuzluklarına karşı mücadele etmek, oralarda insanın yaşadığı her yerde insanın huzurunu ve refahını ve özgürlüğünü sağlamak için gayret sarf etmiş, bunu kendi için dert edinmiş bir milletiz.

"Gençler Birleşmiş Milletler başta olmak üzere yepyeni adil bir dünyanın kurulduğunu mutlaka görecekler"

Sevgili genç kardeşlerim bunu sizlere mesleğiniz ne olursa olsun, hayatınızın bundan sonrası için paradigma diyerek tanımlanan hayat felsefenizin ana paradigması olarak kurmanızı istirham ediyorum. Türk milletinin çocuklarına bu düşer. Bunu inşallah en güçlü bir şekilde adalet aynı işin ortaya koyacağız. Şunu da ifade etmek isterim ki adalet arayışı cesaret ister. Sadece fikir olarak söylemek, sadece kağıt üzerinde bir takım yasalarla, makalelerle bu talep dile getirmek yetmez. Adalet arayışı bir fikri süreklilik içerisinde cesaretle, sözünün takipçisi olmayı gerektirir. Bunun için diyoruz ki hep beraber bu fikrin takipçisi olacağız, olacaksınız. Belki biz görmeyeceğiz ama bu son anda şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki bu salonda bulunan gençler hayatlarında çok kısa bir süre içerisinde Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünyanın bu gayrı adil sisteminin dağıldığını ve yerine yepyeni adil bir dünyanın kurulduğunu mutlaka görecekler.

"Kendi kimliğinizi korurken başkalarının da kimliklerine saygı duyacaksınız"

Son olarak şunu söylemek istiyorum; genç kardeşlerimize şu anda dünyanın birçok yerinde genç insanlar arasında kaygı hakim duygulardan birisidir. Yani bir kaygı kuşağının var olduğunu görüyoruz. Dünyadaki gelişmelerden, çatışmalardan, yoksulluktan, gelir dağılımı adaletsizliğinden, ırk ayrımcılığından, faşistlikten birtakım böyle insan onuruna yakışmayan durumlardan fevkalade rahatsızlık duyan ve bundan dolayı mutsuzluk içinde olan ve hatta büyük kaygılar duyan bir neslin olduğunu müşahade ettik. Şimdi bize, bizim milletimizin nesline düşen düşen ise kaygı kuşağı içerisinde yer almak değil, adalet kuşağını inşa etmektir. İnşallah sizler Adalet kuşağını inşa edeceksiniz. Neyi kastediyorum? Kastettiğim şudur;adalet kuşağından beklentimiz dört temel noktadaki birikimleri ile dünyaya yol göstermek ve yön vermektir.

Birincisi kendi kimliğinizi korurken başkalarının da kimliklerine saygı duymayı hem siz göstereceksiniz, hem sizi görenlere öğreteceksiniz. İkincisi inançlarınızı şerefle ve onurla yaşayacaksınız. İnancınızı yaşarken başkalarının kendi inanç ve özgürlüklerini de sonuna kadar saygı gösterecek."






Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!






 
  FLAŞ HABER
   
  YAZARLAR
 


 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz..!
altioksiyaset.com © Copyright 2017-2025 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz..!

URA MEDYA