CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi kapsamında düzenlenen Avrupa Sosyalist Partisi (PES) liderler hazırlık toplantısına katılmak üzere dün akşam Belçika’nın başkenti Brüksel’e geldi. Özel’e; CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Dış Politika ve Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan, Dış Politika Koordinatörü İlhan Uzgel ve Dış İlişkiler Koordinatörü Şule Bucak Erten eşlik etti. Özel burada Avrupalı liderlerle bir araya geldi. Özel Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile sohbet etti.
Toplantı öncesinde çekilen aile fotoğrafında yer alan CHP Genel Başkanı Özel, toplantıda Avrupalı liderlere hitap etti. İsveç Başbakanı ve PES Başkanı Stefan Löfven tarafından, “Demokrasi mücadelenizde dayanışmamız, desteğimiz her zaman yanınızda” ifadeleriyle konuşmaya davet edilen Özel, şunları söyledi:
“Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. PES’in hem sizin şahsınızda hem değerli Giacomo, Genel Sekreter Yardımcıları her fırsatta yanımızda oldunuz. Bizimle birlikte Türkiye’de birkaç kez bulundunuz ve en üst düzeyde kurumsal desteği ilettiniz. Bunun için size teşekkür ediyorum. Ancak durum bütün sosyal demokrat, sosyalist ailemiz için böyle değil. Bu konudaki sıkıntıyı dile getirerek başlamak isterim. Hem parlamenterler düzeyinde konseyde çok önemli bir destek alıyoruz ancak iş yürütme düzeyine geldiğinde, bu noktada maalesef bizimle bir dayanışma göstermeye değerli kardeş partilerimizin iktidardaki liderleri son derece çekingen davranıyorlar. Bu da Erdoğan’ın Türkiye’deki pozisyonunu güçlendiriyor. Türkiye’de Ekrem İmamoğlu, 16 milyonluk bir şehrin üç kez üst üste seçilmiş bir başkanı hapistedir. Türkiye’de üç büyükşehrin belediye başkanı; Antalya, Adana ve İstanbul’un belediye başkanları hapistedir. 16 belediye başkanım, 102 siyaset arkadaşım hapistedir. Ve dokuz ay sonra ancak iddianame düzenlenmiş ve ilk dava tarihi üç ay sonraya verilmiştir.
“75 büyük mitingle Erdoğan’a meydan okuyoruz"
Dokuz aydır Türkiye’de toplam 75 büyük miting yaptık. Bunların çeşitli şehirlerde yaptığımız mitinglerden en kalabalığı 2,4 milyon, en az katılım olanı da 50 bin kişilik mitinglerdi. Ve toplam 75 büyük mitingle Erdoğan’a meydan okuyoruz. Türkiye’de büyük bir mücadele veriliyor. Son yerel seçimlerde nüfusun yüzde 65’ini, ekonominin 85’ini temsil eden belediyeleri kazandık ve ondan sonra ağır bir saldırı altındayız. Türkiye gibi bir ülkede sol yüzde 38’e çıkmışken, 25 yıl sonra ilk kez Erdoğan’ı yenmişken, 47 yıl sonra ilk kez birinci parti olmuşken Türkiye’deki büyük hak ihlallerine, büyük saldırıya Avrupa’daki dostlarımızın ne kadar dikkat kesildiğini, ne kadar farkında olduğunu gerçekten merak ediyorum. Daha önce de birkaç kez söyledim; elbette Avrupa’nın savunmayla ilgili, güvenlikle ilgili kaygılarını anlıyorum ve bu konuda Türkiye ne yapması gerekiyorsa yürekten destekliyorum. Ancak bu otoriterlerin yarattığı sorulara karşı, otoriter popülist liderlerin ya da salt otoriter liderlerin yarattığı sorunlara karşı çözümü yerel otoriterlerle aramak değil bunun çözümü. Otoriterlerin yarattığı sorunlarla demokratik bir şekilde mücadele edilebilir ve otoriterlere karşı bir ittifak kurulacaksa bu ittifakın adı demokrasi ittifakıdır.
“Otoriterleri desteklerseniz bizim gibi bütün sol için yeni bir rüzgâr yaratacak bir partiyi bir başına bırakmış olursunuz”
Bazı otoriterlere karşı mücadele ederken başka otoriterleri desteklerseniz bizim gibi şu anda dünyada en çok belediye başkanlığı olan sosyal demokrat partiyi, ülkesinde birinci parti olmuş ve ilk seçimde iktidara gelecek ve bütün Avrupa için, bütün sol için yeni bir rüzgâr yaratacak bir partiyi bir başına bırakmış olursunuz. İlk başta söylediğim gibi PES’in yönetimi, tüm kademeleri müthiş bir dayanışma gösterdi. Ama sanki hepimiz adına PES'in yönetimi en iyi dileklerini sunuyor, en büyük dayanışmayı gösteriyor ama PES bir çatı örgüt, PES’i oluşturan ülkeler, partiler bu dayanışmaya ne kadar önem veriyorlar, katkı sağlıyorlar bunu merak ediyorum. Bir de bunun üzerinde ayrıca bizim kardeş partiler olduğumuz gerçekliği var.
“Erdoğan’ın veya bir başka otoriter liderin size vaat ettiği şey istikrar değildir”
İngiliz İşçi Partisi, bugün Erdoğan ile Erdoğan’ın beklediğinin üzerinde bir dayanışma gösteriyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu konuda her platformda bu tepkimi dile getiriyorum, dile getirmeye de devam edeceğim. Otoriterlerin yarattığı sorunları otoriterlerle çözemezsiniz. Erdoğan’ın veya bir başka otoriter liderin size vaat ettiği şey istikrar değildir. Bir ülkede demokrasi varsa o ülkede demokrasi size istikrarlı ilişkiler vadedebilir. Ülkede demokrasi yoksa, ülkede otokrasi varsa o size şimdilik çıkar ilişkisi vadeder ama ilerleyen sürede yeni bir istikrarsızlığın kapısını ararlar. Avrupa Birliği’nin (AB) sınırında demokratik bir Türkiye mi olacak ve o Türkiye’de sosyal demokratlar, kardeş partiniz mi iktidar olacak; yoksa sınırınızda başarıya bu kadar yaklaşmışken kardeş partinizi bir otoritere ezdireceksiniz ve otoriter devam edecek ve siz onunla istikrarlı ilişkilerde mi bulunacaksınız, bunun hesabını herkesin doğru yapması lazım.
“Avrupa’nın güvenliği için demokratik ve güçlü bir Türkiye’ye, bu Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasına ihtiyaç var”
Avrupa’nın güvenliği için demokratik ve güçlü bir Türkiye’ye, bu Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasına ve son 25 yılda Avrupa’nın yanı başında görülen korkulu rüyanın bitmesine ihtiyaç var. Ukrayna konusunda da Filistin konusunda da en net tavrımızı sürdürüyoruz. Filistin’in ne kadar yanındaysak Ukrayna’nın da o kadar yanındayız. Yeni ortaya çıkan denklemler, ortaya çıkan ne olursa olsun hiçbirimiz bizi var edenin ne olduğunu, bizi buraya getirenin ne olduğunu unutmamalıyız. Bizi alnının teriyle geçinen işçiler, geleceğini bizde gören köylüler, ezilenler, sömürülenler, güvencesizler bu masanın başına onların hakkını koruyalım ve dünyadaki onların hakkını koruyan diğer partilerle, liderlerle dayanışalım ve emek mücadelesini küresel olarak sürdürelim diye yolladılar. Bizi kendi ülkemizden buraya yolladılar ve diğer ülkelerin noterleriyle otoriterleriyle uzlaşalım ve çıkar ilişkileri kuralım diye yolmadılar.”