CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında tutuklu bulunduğu Buca Cezaevi'nde geçirdiği rahatsızlık sonucu anjiyo olan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık'ın elleri kelepçeli şekilde hastaneden çıkarılmasına tepki gösterdi. Emir, Çalık'ın fotoğrafını göstererek şöyle konuştu:
"Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık, anjiyodan çıktıktan sonra elleri kelepçeli bir biçimde cezaevine götürüldü ve bu da görüntülendi. Bu uluslararası hukuka, uluslararası insan hakları hukukuna, Anayasamıza, hukuk sistemimize ve mevzuatımıza, insanlık onuruna aykırıdır. Hukuk tanımayanlara, Anayasa tanımazlara sesleniyorum; bari insanlık onuruna saygı duyun, hasta hakkına saygı duyun. Murat Çalık seçilmiş belediye başkanıdır, tutuksuz yargılanması gerekir, tutuklanması haksızdır ama bütün bunlara rağmen 3 ayda 18 kilo vermiş, 2 kez kanser geçirmiş, anjiyo yapmış ve bu kişiyi defalarca cezaevine götürüyorsunuz, İzmir’deki Buca Cezaevi’ne göndermekle ilgili en ufak bir gerekçe göstermiyorsunuz. Böylesine ağır bir hastalıkla pençeleşirken bir de ellerini kelepçeliyorsunuz. Utanmazlıktır, haksızlıktır."
"Çökmüş bir yargı sisteminin temsilcilerisiniz"
Emir, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle yargılandığı davanın duruşmasına ilişkin olarak şunları kaydetti:
"Gözümüz, kulağımız Ekrem İmamoğlu davasında. Başsavcıyı tehdit etmekten hapis cezası aldığını anlıyoruz. Terörle mücadele eden kişiyi hedef göstermekten beraat aldığını anlıyoruz. Amacın bir yargılama değil, amacın aslında hukukun yerine gelmesi, kamu vicdanının rahatlaması değil; amacın sadece Ekrem İmamoğlu’nu ve CHP’lileri yargı taciziyle susturmak, sindirmek olduğunu biliyoruz. Sayın İmamoğlu’nun sözlerinin içinde hangi hakaret var? Başsavcıyı uyarıyor ve ‘Biz öyle bir Türkiye kuracağız ki hiçbirimizin kapısına böylesine kötücül akıllı olanlar gelmeyecek. Özgür, demokratik, adil bir Türkiye kuracağız’ diyor. Neresi hakaret bunun? Yargı kararları, davalar eleştirilebilir; yargı eleştiriden muaf değildir ama beyler kendilerini Türkiye Başsavcısı zannediyorlar. Bugün mahkemede çıktı, onların gözünün içine bakmak da yasak. Siz kimsiniz, firavun musunuz? Siz de hukukla bağlısınız. Bu mahkeme kararının da İmamoğlu’nu ve CHP’lileri sindirmek üzere verilmiş bir karar olduğunu biliyoruz. Onun da İstinaf Mahkemesi’nde, Yargıtay’da tuzla buz olacağını biliyoruz. Ama siz açtığınız bu sahte davalarla yerle bir oluyorsunuz. Çökmüş bir yargı sisteminin temsilcilerisiniz. Açtığınız her dosyanın için bomboş. İçini dolduramadıkça tutukluyorsunuz. Eninde sonunda bu ülkede hukuk hakim olacak ve düşman hukuku uyguladığınız yıllar da tarihe kara leke olarak geçecek."
"Bakan Tekin 1 dakika bile o koltukta artık oturamaz"
LGS'de 719 tam puanlı birinci çıkmasını eleştiren Emir, Tekin'i sözlerle istifaya davet etti. Emir, şunları kaydetti:
"Bir Bakan, kibir abidesi. Kendisine LGS ile ilgili olarak haklı sorular var. Bunlara cevap vermek yerine ‘Gerizekalıya anlatır gibi anlatalım’ diyor. Böyle bir damgalama, yani insanların gelişimsel ve psikolojik durumları ile ilgili tanımlamalar aslında olabilecek en ilkel yöntemdir. İnsanların, çocukların gelişimsel sorunları üzerinden bir damgalama yapmak, bunu bir aşağılama kelimesi olarak kullanmak aslında bir akıl sağlığı sorunudur. Özel çocukların olduğu bir toplantıda, özellikle Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği, yani en olmayacak yerde bir de böylesine kibirli, üstencil ve gerçekten bırakın bir Bakan’ın, bir insanın ağzına yakışmayacak şekilde konuşuyorsunuz. Böylesine akıl sağlığı sorunu yaşayan bir kişinin böylesine aşağılayıcı, damgalayıcı dili özellikli çocukların olduğu bir ortamda rahatlıkla kullanan bir kişinin Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda bir dakika bile oturması mümkün değildir. Bu kişinin görevden alınması gerekir. İstifa etsin demiyorum, onda istifa edecek feraset olmadığını defalarca gördük. Kendisi 1 dakika bile o koltukta artık oturamaz.
Yusuf Tekin’e anlatır gibi anlatıyoruz; sınav daha devam ederken birçok ilden birçok ailenin sınav sorularının PDF’lerini paylaştığı doğru mudur? Sen bunlarla ilgili ne yaptın? ‘Bunlar sınav güvenliğini etkilemedi.’ Nereden biliyorsun? Demek ki sen bunlarla ortaksın, bu soruları satan sensin demek ki, bu soruları birilerinin eline veren sensin. Hangi illerden, hangi okullardan öğrenciler birinci oldu? Bir sınavda tam cevap yapan 719 birinci olur mu? Yusuf Tekin’e sorar gibi soruyoruz, en basitinden, kolayından. ‘Güvenlik riski yaratmadı’ diyorsunuz ama yönetmelik diyor ki ‘Bu sorular ancak bir gün sonra yayınlanabilir.’ Bu yönetmeliği yazanlar biliyorlar ki sınavdan kısa bir süre sonra dahi yayınlandığında aslında bu sınavı şaibeli yapar. Sınav sırasında soruların PDF’leri yayınlanıyor, sen küstahlaşıyorsun. Demek ki sen, bu soruları alanlarla, yayanlarla, satanlarla işbirliği içindesin. Bu bir kadrolaşma hareketidir. İmam Hatiplilerin daha iyi okullara yerleştirilmesi hareketinin başlangıcıdır ve bu kibirli Bakan okullarımızı tarikatlara, cemaatlere peşkeş çekmekle kalmamış, şimdi sınavlar üzerinden öğrencilerimizi de kendince belirleme gayretine düşmüştür. Bu yoldan vazgeçeceksiniz ve yargılanacaksınız."